Halep’te, Suriye Enformasyon Bakanlığı himayesinde ve dikkat çekici bir resmi katılımla SCRIPT İçerik Üreticileri Konferansı düzenlendi. “Suriye için Fenomenler” sloganıyla gerçekleşen etkinliğin, resmi açıklamalara göre büyük bir katılım gördüğü belirtildi. Bazı kaynaklar ise katılımcı sayısını 380’i aşkın Arap ve Suriyeli içerik üreticisi ile uzman olarak aktardı. Verilen mesaj netti: Dijital yüzler artık devletin kenarında değil, araçlarının merkezinde yer alıyor. Ancak siyasi değer, salonun büyüklüğü ya da fotoğrafların çokluğuyla değil, bu katılımı yöneten açık kuralların varlığıyla ölçülür.

 

Dijital Kayma: Güvenin Kurumsaldan Kişiye Dağılımı

 

Reuters’ın 2025 Dijital Medya Raporu, geleneksel kaynaklarla etkileşimin sürekli gerilediğini, kısa videolar ve sosyal ağlara bağımlılığın yükseldiğini ortaya koyuyor. Özellikle “haber fenomenleri/yaratıcıları” olarak adlandırılan yeni aktörler dikkat çekiyor. Bu yalnızca bir kuşağın hevesi değil; güvenin kurumsal markalardan bireylere yeniden dağıtılması anlamına geliyor. Bağımsız okumalar da aynı sonuca işaret ediyor: İlk kez geniş bir kitle haberlerini başka hiçbir kaynaktan önce doğrudan sosyal medyadan alıyor.

 

Arap Dünyasında: Tesadüfe Bırakmak Yerine Düzenleme

 

BAE, fenomen ekonomisini teşvikten, 2025 yazında Medya Konseyi tarafından başlatılan “reklam lisansı” sistemiyle yasal çerçeveye taşıdı. Ücretli ya da ücretsiz her tür tanıtım içeriği için izin şart koşuluyor; kapsam, muafiyetler ve lisans detayları net biçimde tanımlanıyor. Amaç: Güvenilirliği artırmak ve olgunlaşan pazarda hukuki sorumluluğu düzenlemek.

 

Suudi Arabistan ise bu adımı daha önce atarak, Medya Düzenleme Kurumu aracılığıyla üç yıl geçerli, 15 bin riyal bedelli “Mouthooq” (Güvenilir)” lisansını zorunlu hale getirdi. İçerik denetimleri ve belirli istisnalarla desteklenen bu model, fenomenleri belirsizlikten çıkarıp piyasaya entegre ediyor.

 

Katar, 2022 Dünya Kupası sırasında “taraftar liderleri” modelini test etti. Onlarca ülkeden davet edilen fenomenler ve taraftarlar için seyahat ve konaklama kolaylığı sağlandı; karşılığında bir davranış koduna uyma ve destekleyici dijital içerik üretme şartı konuldu. Deneyim, içerik üreticileri üzerinden “halk diplomasisi”nin gücünü gösterirken, şeffaflık ve tarafsızlık konularında etik tartışmaları da gündeme taşıdı.

 

Ürdün ise mali düzenleme ile sert yasal çerçeveyi birleştirdi. Gelir İdaresi, fenomenlerden dijital kazançlarını vergiye tabi gelir olarak beyan etmelerini istedi. Öte yandan 2023 tarihli Siber Suçlar Yasası, dijital alanı ve ifade özgürlüğünü kısıtladığı gerekçesiyle eleştirildi. Bu tablo, piyasanın düzenlenmesinin tartışmayı boğmakla eş anlamlı olmaması gerektiğini gösteriyor.

 

Küresel Düzenleme Çerçevesi

 

Avrupa’da ise siyaset ile dijital reklam ilişkisini şeffaflaştırmaya dönük yeni bir mimari inşa ediliyor. (EU) 2024/900 sayılı düzenleme, her siyasi reklamın açıkça etiketlenmesini, reklamın kimin tarafından ve hangi kaynakla finanse edildiğini, ne kadar süreyle ve hangi maliyetle yayımlandığını göstermeyi zorunlu kılıyor. Bu veriler, yedi yıl süreyle makine tarafından okunabilir formatta saklanacak. Felsefe basit: Vatandaş kimin, hangi parayla, hangi amaçla kendisine ulaştığını bilsin.

 

Kurallar yalnızca etiketlemeyle sınırlı değil. Hassas kategoriler (din, etnik köken, sağlık vb.) üzerinden hedefleme yasaklanıyor; diğer veriler için açık onay şartı aranıyor; çocuklara yönelik reklamlar kısıtlanıyor. Bunun yanı sıra, tüm siyasi reklamların izlenebileceği ortak bir Avrupa arşivi oluşturuluyor.

 

Dijital Hizmetler Yasası (DSA) kapsamında Avrupa Komisyonu, büyük platformların uyumunu test etmeye başladı. TikTok, reklam kütüphanesindeki eksikler nedeniyle uyarı aldı. Bu gelişme, “reklam kütüphaneleri”nin artık tercihe bağlı bir özellik değil, zorunluluk olduğunun açık göstergesi. Fiiliyatta bu eğilim, Suriye gibi ülkeleri de kapsayarak hükümetleri erken dönemde açıklık, etiketleme ve kamusal arşiv standartlarını benimsemeye zorluyor; aksi halde güven kaybının ağır sonuçlarıyla karşı karşıya bırakıyor.

 

Suriye Bağlamında Fırsatlar ve Riskler

 

Devrim sonrası ağır sorunlarla kuşatılmış bir ortamda fenomenler, hizmete yönelik mesajlarda somut bir fırsat sunuyor: İdari işlemleri basitleştirmek, sağlık rehberleri sunmak, yardım uyarılarını yaymak ve politikaları halka yakın bir dille anlatmak. Yerel ve orta ölçekli fenomen ağları, illerde erişimi katlayarak artırabilir ve sorular ile yorumlar aracılığıyla karar alıcıya anında nabız aktarabilir.

Ancak madalyonun öteki yüzü de her zaman mevcut: Siyasetin “trend” mantığına teslim edilme tehlikesi, kamusal kararların hızlı akışın rehinesi haline gelmesi, kırılgan ortamda kimlik temelli kutuplaşmaların tetiklenmesi ve “bilgi ayrıcalıklarının” basın toplantıları ile açık sorular yerine kişisel hesaplara kayması. Ayrıca, dış müdahalelere yüksek düzeyde açık olma ihtimali de göz ardı edilemeyecek bir risk.

Farkı ortaya koyacak olan “oyunun kurallarıdır”: Sponsorlu her siyasi içeriğin gönderinin başında açık bir etiketle belirtilmesi, finanse eden tarafı, maliyeti ve hedefi gösteren arama yapılabilir bir kamu sicilinin bulunması, her kampanya için yayımlanan bir “bilgi notu”, hassas kategorilere yönelik kesin hedefleme yasağı ve bilgi akışında önce basına, ardından fenomenlere öncelik veren kurumsal bir hiyerarşi. Hızlı düzeltme protokolleriyle desteklendiğinde, hız gerçeğin düşmanı değil, müttefiki haline gelir.

Sonrasında “gerçeklik” kriteri devreye girer: Hiçbir siyasi içerik, doğrulanabilir ana noktaları özetleyen bir bilgi notu olmadan yayımlanmaz; yanlış tespit edildiğinde de kısa süre içinde düzeltme yapılması zorunlu hale gelir. Böylece yayılma, doğruluğun önüne geçmez; tam tersine onu tamamlar.

Üslup ve yöntemlerde, mesajların popülerliği korunur ama kırmızı çizgiler aşılmaz: Nefret veya şiddet söylemi yoktur, din, mezhep, etnik köken ya da sağlık durumu gibi hassas gruplara yönelik hedefleme yapılmaz. Buradaki ilke, modern siyasi reklam düzenlemelerinin ruhunu yerel düzeyde somut ve anlaşılır bir şekilde uygulamaya taşımaktır.

Çıkar çatışmaları ise kurumsal şeffaflıkla ele alınır: İlgili ticari ortaklıkların açıklanması, mevcut veya önceki finansörlere doğrudan etki eden politikaların tanıtımından kaçınılması gerekir. Bu bildirimler ulusal sicilde merkezi bir sayfada yayımlanır, böylece kamuoyunun perde arkasında araştırma yapmasına gerek kalmaz.

“Dikkat ekonomisi”nin basını yutmasını önlemek için, tüzük editoryal bir güvenlik duvarı koyar: Belgelerin, fenomen kampanyaları başlamadan kısa süre önce öncelikle gazetecilere sunulması; ayrıca, hükümetin fenomenlere ayırdığı harcamaların sabit bir oranının bağımsız medyaya (reklam alanı alımı, araştırma hibeleri, eğitim desteği) yönlendirilmesi. Bu bir “mesleki lüks” değil, demokrasinin bağışıklık sistemini koruma mekanizmasıdır.

Son olarak, tüzük bağımsız bir yönetişim kurulu olmadan tamamlanmış sayılmaz. Gazeteciler, hukukçular, sivil toplum ve reklam uzmanlarından oluşacak bu kurul, her üç ayda bir kampanyalardan örnekler inceleyecek, kamuya açık uyum raporları yayımlayacak ve kademeli yaptırım tavsiyeleri sunacaktır. Ayrıca, özellikle kadınları hedef alan dijital şiddeti engellemek için güvenlik protokolleri de bu mekanizmaya dahil edilecektir.

Sonuç

Fenomenler gezici bir “Enformasyon Bakanlığı” değildir; basın da tarihî bir dekor değil. Sağlıklı bir devlet, rollerin dağılımını yeniden kurar: Basın hesap sorar, fenomenler basitleştirir, hükümet şeffaflık sağlar. Bunun dışındaki her şey “trend algoritması”yla yönetilen bir devlet zehirli bir karışıma dönüşür. Ve o noktada çok geç olmadan fark ederiz ki gürültü güven yaratmaz; beğeni sayısı ne ekmek getirir, ne kurum inşa eder.

 

 

 

KAYNAK: https://www.noonpost.com/331116/

Kategori

Yazar

Yazıyı paylaşmak ister misiniz?