Yıllardır hem Türkiye’de hem de Suriye’nin farklı bölgelerinde çocukların eğitime erişimi, psikososyal desteği ve güvenli bir ortamda büyüyebilmesi için Yeryüzü derneğinde Hatay ve Suriye bölge koordinatörü olarak çalışan Ceren, bize derneğin faaliyetlerini ve özellikle savaşın gölgesinde kalan Suriye’deki eğitim durumunu anlattı !
Sizi tanıyabilir miyiz?
Merhaba, ismim Kevser Ceren. Bir sivil toplum kuruluşunda sosyal çalışmacı olarak görev yapıyorum. Yaklaşık 8 yıldır bu mesleğin içindeyim. İlk yıllarımda farklı alanlarda çalıştım fakat özellikle son 6 yıldır mülteci çocuklarla birebir sahada aktif olarak yer alıyorum. Çocukların yaşadığı travmalar, onların hayata tutunma çabaları ve karşılaştıkları zorluklar benim için mesleki bir sorumluluğun çok ötesine geçti.
Özellikle depremden sonra sahaya gidip Hatay’da ve ardından Suriye’de çocuklarla çalışmaya başlayınca bu alan hayatımın merkezine oturdu. Şu an Yeryüzü Çocukları Derneği’nde çalışıyorum ve hem Hatay’da hem Suriye’de çocuklarla aktif bir şekilde yol alıyorum.

Mülteci çocukların hayatına dokunmaya sizi iten en büyük motivasyon neydi?
Bunu tek bir cümle ile özetleyebilirim:
“Hiçbir çocuk savaşın ortasında büyümemeli.” Bu cümleyi içimde derinden hissettiğim an, hayatımın yönü değişti. Bir şey yapmam gerektiğini biliyordum. Önce farklı STK’larda gönüllülük yaptım. Ardından uluslararası bir kurumda personel olarak görev aldım. Fakat dönüm noktam, depremden sonra yaşadığım duyguydu. İstanbul’daydım, ama yüreğim sahadaydı. Yerimde oturamadım ve Hatay’a gittim. O andan itibaren artık sadece bir çalışan değil, sahada nefes alan, çocuklarla aynı toprakta aynı acıyı paylaşan bir insan oldum. Bu his beni hâlâ ayakta tutuyor.
Sizi en çok etkileyen, unutamadığınız bir anınızı paylaşır mısınız?
Sahada çalışırken yüzlerce anı biriktiriyorsunuz. Ama bazıları var ki ömür boyu unutulmuyor.
Depremden sonraki ilk kıştı. Biz Yeryüzü Çocukları Derneği olarak çocuklara kışlık mont ve bot dağıtmıştık. Birkaç hafta sonra 6 Şubat depreminin yıl dönümünde mezarlığa gittiğimizde bir manzarayla karşılaştım:
Bir anne ve iki küçük çocuk babalarının mezarının başındaydı. Çocuklar bizim dağıttığımız mont ve botları giymişlerdi.
O an donup kaldım. Kendi kendime, “İyi ki buradayım, iyi ki bu çocuklara ulaşıyoruz.” dedim.
Çünkü o montlar ve botlar sadece bir kıyafet değil; onların babalarının mezarı başında üşümeden durabilmelerini sağlayan bir güvenceydi. Bu anı hafızamdan hiç çıkmıyor. Her deprem haberi duyduğumda aklıma o çocuklar geliyor.

Çalışmalarınız mülteci çocukların hayatında nasıl bir fark yarattı?
Aslında farkı anlamak için çocukların gözlerine bakmanız yeterli.
Başta korku, endişe ve çaresizlikle dolu gözlerde, zamanla güveni, neşeyi, yeniden çocuk olabilmeyi gördüm. Bir çocuğun çizdiği resimde bombaların yerine oyuncakların yer alması, karanlık renklerin yerini güneşin alması, aslında yaptığımız işin en büyük göstergesi.
Benim için bu çalışmaların anlamı, çocuklara yeniden oyun oynayabilme hakkını geri vermek. Çünkü savaş, deprem ya da göç onların en doğal hakkı olan “çocuk olmayı” ellerinden aldı. Bizim çabamız, onlara yeniden bu hakkı iade etmek.
Yeryüzü Çocukları Derneği’ni bize anlatır mısınız?
Yeryüzü Çocukları Derneği 2016’da Suriyeli çocuklara destek olmak amacıyla kuruldu. Merkezimiz İstanbul’da ama depremden sonra hem Hatay sahasında hem Suriye’de çok aktif hale geldik. Bunun yanı sıra dernek şu an 13 farklı ülkede faaliyet gösteriyor.
Çalışmalarımız arasında: Acil insani yardım (su, yemek, barınma desteği),Psikososyal destek, Eğitim desteği bulunuyor.
Özellikle sokakta çalışan çocuklara yönelik özel bir programımız var. Çocukları tespit ediyoruz, aileleriyle görüşüyoruz ve onlara burs bağlıyoruz. Böylece çocuk sokakta çalışıp para kazanmak zorunda kalmıyor, okuluna devam edebiliyor. Aslında sokakta kazandığı parayı biz aileye burs olarak veriyoruz. Bugün bu programdan mezun olup derneğimizde gönüllü olan, hatta bizimle birlikte sahada çalışan birçok genç var. Bu, yaptığımız işin sürdürülebilirliğini gösteriyor.

Suriye’de çocukların durumu nedir?
Yıllardır İdlib’de çalıştığım için Suriye benim için sadece oradan ibaretti. Fakat özgürleşmeden sonra farklı illere gidince büyük bir gerçekle yüzleştim: Çocukların durumu İdlib’in çok ötesindeydi.
En büyük ihtiyaç kesinlikle eğitim. Öğretmen maaşları 10–15 dolar arasında değişiyor ve bu para yol parasını bile karşılamadığı için birçok öğretmen derse gitmiyor. Çocuklar okulsuz kalıyor. Bu durum sadece bilgi eksikliği değil, aynı zamanda toplumsal bir çöküş tehlikesi anlamına geliyor.
Eğitimin yanında ahlaki ve dini destek de büyük bir ihtiyaç. Çünkü savaş ve göç çocukların sadece eğitimini değil, değerler dünyasını da zedeledi.
Türkiye’de büyüyen, Türkçe konuşup Arapça bilmeyen çocuklar Suriye’ye döndüğünde nasıl uyum sağlayabilir?
Bu süreç gerçekten çok zor. Çünkü birçok çocuk burada doğdu, Suriye’yi hiç görmedi. Arapça bilmeyen çocukların oradaki müfredata uyum sağlaması kolay değil.
Benim birebir tanıdığım bazı aileler, yaz tatili boyunca çocuklarını Arapça kursuna yazdırıyor. Ama yine de uyum süreci en az 2 yıl sürebilir. Dil öğrenmeleri, kültürel farklılıklara alışmaları ve yeni sisteme adapte olmaları gerekiyor.

Gençlerin gönüllülük faaliyetleri sizce nasıl bir katkı sağlıyor?
Ben de bu yola gönüllülükle başladım. Gönüllülük, gençlere öncelikle sorumluluk bilinci kazandırıyor.
Topluma faydalı olmayı, zamanını verimli kullanmayı ve karşılıksız üretmeyi öğretiyor. Aynı zamanda kariyerlerinde de onlara yeni kapılar açıyor. Bir gencin gönüllü olarak topluma fayda sağladığını görmek, onun gelecekte daha bilinçli bir birey olacağının göstergesi.
Suriye özelinde ise genç gönüllüler, sahada çalışarak hem kendileri iyileşiyor hem de topluma umut aşılıyorlar.
Suriye’de eğitim durumu hakkında bize bilgi verir misiniz?
Geçtiğimiz dönemde Suriye Milli Eğitim Bakanı da dahil olmak üzere birçok yetkiliyle görüştük. Aldığımız bilgilere göre şu an yaklaşık 1 milyon çocuk okul dışında. Sadece Şam’da 21 bin okulun yıkıldığı ifade edildi. Bu rakam, eğitimin geldiği noktayı göstermesi açısından çok çarpıcı.
Biz de bu verilerden sonra projelerimizi yeniden şekillendirdik. Örneğin Halep’te bir okulun tadilatını üstlendik. Okulu baştan sona yeniledik, sıralarıyla donattık ve yeni eğitim yılı başlamadan köy halkına teslim edeceğiz. Bu tür projelerle çocuklara yeniden eğitim kapısı açmaya çalışıyoruz.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Yolumuz çok uzun. Özgürleşmeden önce de çok çalışıyorduk, ama özgürleşmeden sonra daha da çok çalışmamız gerekiyor. Çünkü eskiden 4 milyon insan kamplarda sıkışmıştı, şimdi yaklaşık 20 milyon insan Suriye’nin dört bir yanında.
Herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Kimi eğitimle, kimi sağlıkla, kimi farklı alanlarda. Ancak birlikte hareket edersek bu yük hafifler.
Benim en büyük umudum, çocukların geleceğe güvenle bakabildiği bir Suriye’nin yeniden inşa edilmesi.




