Suriye’de Beşar Esed diktatörlüğünün sona ermesinin ardından, beklenen demokrasinin doğuşuyla yeni bir umut çağı ufukta belirirken, İsrail işgali altındaki Suriye’ye ait Golan Tepeleri’nde unutulmuş ve uzun süredir ihmal edilmiş bir bölge endişe verici bir belirsizlik yaratıyor.
İsrail, 1973 Ekim Savaşı sonrasında imzalanan 1974 Ateşkes Anlaşması’na göre silahsızlandırılmış olan 235 kilometrekarelik tampon bölgeyi ele geçirerek işgalini genişletti.
İsrail’in bu bölgedeki saldırıları, uluslararası hukuk ve anlaşmaların açık bir ihlalini temsil ediyor ve Golan Tepeleri’nin geleceğiyle ilgili yoğun spekülasyonlara yol açıyor.
Bu gelişmeler, özellikle bu bölgedeki Dürzilere ve genel olarak Suriye Dürzilerine odaklanılmasını beraberinde getirdi.
9 Aralık’ta, Esed’in kaçışının bir gün sonrasında ve milyonlarca Suriyelinin kutlamalar için sokaklara döküldüğü bir dönemde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 1974 Ateşkes Hattı sınırından, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye topraklarını ayıran bölgeden bir açıklama yaptı. Netanyahu, doğrudan Suriye Dürzilerine hitap ederek şu sözleri sarf etti:
“Her şeyden önce, İsrail Dürzisi kardeşlerimizin kardeşleri olan Suriye Dürzilerine barış elimi uzatıyorum.”
Bu açıklama, İsrail’in 1970’lerde Şam’da bağımsız bir “Dürzi Devleti” kurma planını yeniden hatırlattı. Bu plan, Dürzilerin İsrail’e koşulsuz destek vereceği varsayımına dayanıyordu. Netanyahu’nun bu sözlerini takip eden günlerde, birçok İsrailli bakan da benzer açıklamalarda bulundu.
Ayrıca, 1974 Ateşkes Bölgesi’ne yakın olan Suriyeli Dürzi köyü Hadar’dan belgesiz bir video görüntüsü yayıldı. Videoda, bir Dürzi erkeğinin köyünün İsrail’e bağlanması çağrısı yaptığı görülüyordu. Bu haber, tüm dünyada manşetlere taşınırken, köy liderleri tarafından imzalanan bir bildiride bu açıklamalar reddedildi ve kınandı.
Böl ve Yönet Taktikleri
İsrail’in Suriye topraklarına yönelik saldırıları ve İsrailli yetkililerin açıklamaları, Suriye’nin birliğini ve egemenliğini baltalama, aynı zamanda Suriyelilerin devlet inşası konusundaki arzularını engelleme çabasıdır.
İsrail’in Ortadoğu’da izlediği taktiklerden biri, bölgenin etnik ve dini yapısını kullanarak uyguladığı “Böl ve Yönet” politikasıdır.
İsrail, bölgedeki azınlıklarla temas kurarak din veya etnik kimlik üzerinden, bölgeyi Arap birliği hedeflerinden uzaklaştırmayı amaçlamıştır.
Örneğin, İsrail 1952’den bu yana Dürziler, Çerkezler ve Bedevilere zorunlu askerlik hizmeti dayatarak, onları doğal topluluklarından, yani Arap ve İslam topluluklarından koparmıştır.
Benzer bir süreç, İsrail’in 1982-2000 yılları arasında Güney Lübnan’ı işgali sırasında “Güney Lübnan Ordusu” ile de yaşanmıştır.
1970’lerde bu bölme taktikleri en uç noktasına ulaşmıştır. İsrail’deki Dürzilerin İsrail ordusuna entegre edilmesinin ve Arapların 1967 Savaşı’ndaki yenilgisinin ardından, İsrail Arap dünyasının bu zayıflığından faydalanarak Golan Tepeleri’ndeki, Lübnan’daki ve Suriye’deki “Dürzi Dağı” liderleriyle temasa geçmiştir. Amaç, İsrail ile Suriye arasında bir tampon bölge oluşturacak bir Dürzi devleti kurma planını ilerletmektir.
Bu planın arkasındaki İsrailli bakan Yigal Allon, İsrail’in güney Suriye ve Golan Tepeleri’nde bir Dürzi cumhuriyetini desteklemesini ve bunun İsrail ile “askeri ve ekonomik bir ittifaka” sahip olmasını önermiştir.
Ancak, Dürzi liderleri bu planı reddetmiş ve bu plan Dürziler arasında – hatta İsrail’de bile – hiçbir açık destek bulamamıştır. İsrail, bu fikirden on yıllar boyunca vazgeçmiştir.
Net Bir Mesaj
Ancak Beşar Esed’in devrilmesinden sonra İsrail, Suriye tarihindeki bu hassas ve önemli dönemi sınırlarını genişletmek için fırsata çevirmeye çalışıyor gibi görünüyor.
Birinci adım olarak, İsrail Suriye topraklarını zorla işgal etti ve Kuneytra bölgesindeki yedi köyü boşalttı. İkinci olarak, “Böl ve Yönet” stratejisine geri dönerek bir kez daha Dürzi devleti kurulmasını gündeme getirdi. Bu çabalar, neredeyse tüm Suriye gruplarının üzerinde uzlaştığı ulusal birliği baltalamayı amaçlıyor.
Her ne kadar henüz süreç erken bir aşamada olsa da İsrail’in eski hayalinin başarısızlığa mahkûm olduğu açık. Orta Doğu’daki tüm Dürzi toplulukları bu fikri bir kez daha reddetti. Özellikle Süveyda vilayetindeki Dürzi liderler, bölgenin (çoğunlukla Dürzilerden oluşmasına rağmen) Suriye’nin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı ve her türlü ayrılıkçı planı kesin bir dille reddetti.
Benzer şekilde Lübnan, Golan Tepeleri, Ürdün ve İsrail’deki Dürziler de bu tutumu benimseyerek Netanyahu’ya net bir mesaj gönderdi.
Son yirmi yılda bölgede yaşanan gelişmeler ve mezhepçi hareketlerin yükselmesi, İsrail’i bu eski bölme planını yeniden gündeme getirmeye teşvik etmiş olabilir.
Son yıllarda İsrail, Suriye’yi mezhepsel fay hatları üzerinde bölünmüş bir toplum olarak gördü ve bu durumu ülkenin birliği konusunda umut taşımayan bir fırsat olarak değerlendirdi. Bu algı, İsrail Başbakanı’nın bölünme planlarına yönelik görüşlerini açıkça ifade etmesini teşvik etmiş gibi görünüyor.
Bugün Suriye’nin en acil ve önemli zorluklarından biri, yeni hükümetin oluşumu sırasında ülkenin birliğini ve egemenliğini sağlamanın yanı sıra, her türlü bölünme projesine ve yeni cumhuriyet üzerindeki dış müdahale arzularına karşı koymaktır.
KAYNAK: https://www.middleeasteye.net/opinion/israel-divide-rule-tricks-syria-druze-resist-them