“Köyümden geriye yalnızca adı kaldı”… Suriye’ye dönenler, köylerinin tamamen yerle bir edildiğini gördü.
“Büyük bir şok ve hayal kırıklığıydı, daha önce böyle bir şey yaşamamıştım. Evim yerle bir olmuştu, geriye sadece enkaz kalmıştı. Yuvama dönebilme umutlarım tamamen suya düştü, ta ki yeniden inşa edilene kadar.” Bunlar, altı yıl aradan sonra tamamen yıkılmış evini gören Rim’in sözleriydi.
Son 14 yıl boyunca birçok Suriyeli, evlerinden ve köylerinden zorla göç ettirildi. Kimileri kamplara sığındı, kimileri ise ülke dışına çıktı. Ancak 2019 yılı, özellikle Hama ve İdlib kırsalında yaşayanlar için en acı dolu dönemlerden biri oldu. Esed rejimi, Rusya ve İran’ın desteğiyle ağır hava ve kara saldırıları başlattı. Bu saldırılar, birçok köy ve bölgenin ele geçirilmesiyle sonuçlandı. Batı Hama’nın Gab Ovası köyleri, kuzey kırsalı ve güneydoğu İdlib kırsalı da bu saldırıların hedefi oldu.
Döndüğümüzde evimizi yerle bir olmuş halde bulduk
Bölgede yaşanan çatışmaların en büyük bedellerinden biri de sivil yerleşim yerlerinin tahrip edilmesiydi. Çatışmaların şiddetlenmesiyle birlikte halkın büyük bir kısmı kuzeybatı Suriye’deki kamplara sığınmak zorunda kaldı.
Rim Şamtan (36), Hama kırsalındaki Gab Ovası’nda yer alan el-Havaş köyünde öğretmenlik yapıyordu. Şimdi ise İdlib’in batısında, Türkiye sınırına yakın bir kampta yaşıyor. Yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Bir gece, savaş uçaklarının acımasız bombardımanı ve topçu saldırıları altında evlerimizi terk etmek zorunda kaldık. Çadır hayatına mahkûm olduk; kışın soğuktan, yazın sıcaktan, fırtınalarda ve rüzgârda büyük zorluk çektik. Ama tüm bunlara rağmen, eşim ve dört çocuğumla birlikte, bir gün özgürlüğe ve zafere kavuşacağımız umuduyla dayandık.”
Rim, raseef 22’ye konuşmaya devam ediyor:
“Esed rejimine karşı direniş başladığında, evime döneceğime dair umutlarım artmıştı. Sıcak yuvama, bahçemdeki çiçeklerin kokusuna, sabahları komşularımın seslerine kavuşmayı hayal ediyordum. Sabah uyanıp çocuklarıma kahvaltı hazırlayacağım ve ardından okula gideceğim günleri düşlüyordum.”
“Böylesine büyük bir şok ve hayal kırıklığını daha önce hiç yaşamamıştım. Evim yerle bir olmuştu, geriye sadece enkaz kalmıştı. Yuvamıza dönebilme umutlarımız tamamen suya düştü, ta ki yeniden inşa edilene kadar.” Bunlar, altı yıl aradan sonra köyüne dönen ve evini tamamen yıkılmış halde gören Rim’in sözleriydi.
Rim, güneyden başkent Şam’a doğru ilerleyen muhaliflerin haberini aldığında o geceyi uykusuz geçirdiğini söylüyor. Aynı zamanda Gab Ovası’nda yaşanan askeri hareketlilik de bu sürece eşlik ediyordu. “Gözümü bile kırpmadım, ta ki ‘Esed düştü, güçleri Gab Ovası’ndan çekildi’ denilene kadar. O an hemen eşimle birlikte yola koyulduk, altı yıl aradan sonra evimizi görmek için sabırsızlanıyorduk. Ancak Gab Ovası’na vardığımda gördüğüm manzara sadece bir yıkım alanıydı. Daha önce hiç böyle bir hayal kırıklığı yaşamamıştım. Evimi tamamen yerle bir olmuş halde buldum ve yuvamıza dönebilme umutlarımız yok olup gitti. Ancak bir gün yeniden inşa edilene kadar beklemekten başka çaremiz yoktu.”

Köyden geriye sadece adı kaldı.
İbrahim el-İydan, raseef22’ye şunları söyledi: “Rejimin düşmesi tarif edilemez bir mutluluk. 14 yıldır sürgün, yıkım ve ölümle yaşadık. Bir anda kendimizi özgürlük ve güvenlik içinde bulduk.”
Abdürrezak el-Ali (60 yaşında) ise şöyle diyor: “Rejimin zulmüne uğrayan her Suriyelinin kalbine büyük bir sevinç doldu ama içimizde hâlâ bir acı var. Zindanlarda kaybolan evlatlarımızdan hâlâ haber alamıyoruz.”
İdlib’in yakınındaki Kafr Calis kampında yaşayan Abdürrezak el-Ali, köyüne dönemeyen binlerce kişiden biri. Evi, savaşın ağır tahribatına uğradı. “ez-Ziyare köyünün halkı darmadağın oldu. Her biri başka bir yerde, başka bir kampta yaşıyor. Kimimiz Türkiye’ye, kimimiz Almanya’ya göç etti. Şimdi köye dönmek istesem bile, orada yaşanacak hiçbir şey kalmamış. Ne sağlam bir ev ne de hayatın sürdürülebileceği temel hizmetler var. Umarım Suriye halkının yanında duran uluslararası kuruluşlar ve Arap ülkeleri, bu yıkımı göz önünde bulundurur.”
2015 yılında, muhalif gruplar İdlib’in kontrolünü ele geçirdiğinde Gab Ovası’ndaki köylerde yoğun çatışmalar yaşandı. Özellikle ez-Ziyare ve çevresindeki köyler, Esed rejiminin İdlib’deki askerî ikmal hatları için kritik öneme sahipti. Rejim, bu bölgeyi elinde tutabilmek için yakıp yok etme politikası uyguladı.
Çatışmaların ardından, Suriye ordusu köyü yeniden ele geçirdiğinde sadece evleri yıkmakla kalmadı; halkın tüm eşyaları, elektrik ve su altyapısı, hatta sabit hat telefon sistemleri bile sökülerek götürüldü. Bugün, o köyden geriye yalnızca bir isim kaldı.
İbrahim el-İydan (50 yaşında), daha önce bölgedeki Tarım Bankası’nda çalışmış bir memurdu. raseef22’ye şöyle anlatıyor: “Ordu köyden çekilmeden önce bankanın tüm eşyalarını, bilgisayarlarını, kasasındaki paraları ve depolarındaki malzemeleri götürdü. Şimdi bina bir ceset gibi, hiçbir işe yaramıyor. Tamamen yenilenmesi ve altyapısının baştan kurulması gerekiyor.”
Devam ediyor: “Geri döndüğümüzde köylerimizden geriye sadece isimleri kalmıştı. Hiçbirinde yaşamın sürdürülebileceği en temel koşullar bile yoktu.”
İbrahim tekrar vurguluyor: “Köylerimize döndüğümüzde her şeyin yağmalandığını gördük. Mobilyalar, depolar, hatta çatıların demirleri bile sökülüp götürülmüştü.”
Aynı köyden, 45 yaşındaki Cahit el-Mevas da raseef22’ye, yaşadıkları yıkımı anlatıyor. Köylerinin neden diğerlerinden daha fazla zarar gördüğünü ve neden hâlâ geri dönemediklerini şöyle açıklıyor: “Ezziyre köyü, terörist Curin askeri kampına bitişikti. Bu kamp, gece gündüz füze, topçu mermisi ve roketlerle bizi vuruyordu. Sürekli bombardıman yüzünden burada yaşamak imkânsızdı. Şimdi köyün büyük bölümü harap durumda. Ayakta kalmış birkaç bina bile çatlaklarla dolu, içinde yaşamak mümkün değil.”
Devam ediyor: “Tarlalarımıza dönüp ekim yapabilir miyiz diye baktık ama hiçbir şey bulamadık. Köyde yaşam için gerekli hiçbir şey kalmamıştı.”
Her şeyi çaldılar… Çatıların demirlerini bile
Mahmud Ebu Ras, İdlib kırsalındaki Hibit kasabasından bir Suriyeli gazetecidir. 2019 yılında yerinden edilerek Suriye’nin kuzeybatısındaki Deyr Hassan kamplarına sığınmak zorunda kaldı. raseef22’ye şöyle anlatıyor: “Her yeni ilerlemeyi, her yeni bölgenin kontrol altına alınmasını büyük bir dikkatle takip ediyorduk. Acaba ne zaman bizim bölgemize yaklaşacaklar? Bu, çok geniş bir coğrafyaya yayılmış insanların ortak bekleyişiydi. Askerî operasyon yürüten grupların bir bölgeyi tamamen kontrol altına aldıklarını duyuracakları anı bekliyorduk.”
Devam ediyor: “Güzel olan şu ki, özgürlüğüne kavuşan bölgelerdeki insanlar, hâlâ bekleyenlere ‘Evinize döndünüz! Köyünüze kavuştunuz!’ gibi tebrik mesajları gönderiyordu. Bu duyguları tarif etmek gerçekten zor.”
Mahmud, doğup büyüdüğü kasabanın özgürleştiği ilk saatleri şöyle anlatıyor: “Sabahın erken saatlerinde askerî gruplar kasabama çok yaklaşmıştı. Kendime sürekli soruyordum: Ne zaman tamamen kontrol altına alınacak? Ne zaman resmen rejimden arındırıldığı duyurulacak? Ne zaman korkmadan, hayatım için endişelenmeden içeri girebileceğim? Gün ortasına geldiğimizde kasabanın artık özgür olduğu ilan edildi. O an, ailemle birlikte yıllardır beklediğimiz ânı yaşıyorduk.”
Ertesi sabah, ilk iş olarak kasabasına döndü. Evini, mahallesini ve orada geçirdiği tüm anıları görmek istiyordu.
“Hayatımın yirmi beş yılı bu topraklarda geçti. Benim için burası Suriye’ydi. Göç etmek zorunda kaldığım yerde şartlarım pek çok kişiye göre iyi olsa da, benim için burası her şeydi.”
Son yapılan bir istatistiğe göre, tamamen yok olmuş 104 köy bulunuyor ve buralardaki yıkım oranı %100. Ağır hasarlı olan 97 köyde bu oran %80 ila %90 arasında değişiyor. Kısmen tahrip olmuş 91 köyde ise yıkım oranı %40 ila %80 arasında.
Mahmud, kasabasına vardığı anı şöyle anlatıyor: “Oraya ulaştığımda sanki burası benim bildiğim yer değildi. 2011’den beri defalarca bombalandı ama yine de tanıdığım o eski kasaba olarak kalmıştı. Ancak 2019’da rejimin son kez ele geçirdiği zamandan sonra kasabanın tüm izleri silinmişti. Yıkım oranı akıl almaz seviyedeydi. Yollar kapanmış, evlerin çatı demirleri bile sökülüp götürülmüştü. Hiçbir şey kalmamıştı. Adeta bir hayalet şehre, içinde hayat olmayan bir yere giriyordum.”
Devam ediyor: “Evimle karşılaştığım an karmaşık duygular içindeydim. Bir yandan, içinde büyüdüğüm eve nihayet dönebildiğim için mutluydum. Öte yandan, yıllarımızın bizden çalınmasının acısını hissediyordum. Hiçbir şey evlerimize birkaç ay içinde dönebileceğimiz gibi bırakılmamıştı. Bugün geri dönebilmek için yıllara ihtiyacımız var. Rejim bizi sadece yıllarca sürgünde bırakmakla yetinmedi, dönüşümüzü de en az bir yıl daha geciktirdi.”

109 köy tamamen silindi
Birçok şehir ve kasaba, altyapı, okullar, hastaneler ve evlerin büyük ölçüde yıkılması ve temel hizmetlerin yokluğu gibi ciddi sorunlarla karşı karşıya. Bu durum, insanların ve hayatın bölgelere geri dönmesini büyük ölçüde engelliyor. Özellikle bazı kasabalar tamamen silindi ve artık su, kanalizasyon, elektrik şebekeleri ve yol altyapıları bile bulunmuyor.
Suriye Yardım Koordinatörleri (Syria Response Coordinators) adlı ekip, 2025’in ilk çeyreğinde yeni bir bağışçılar konferansı düzenlenmesi çağrısında bulunduğu bir basın açıklaması yayımladı. Bu açıklama, Hala, İdlib, Hama ve Humus illerinde yapılan bir hasar tespiti çalışmasıyla ilgiliydi. Hasar tespiti çalışmalarının devam ettiği ve önümüzdeki dönemde Şam, Dera ve Doğu bölgelerini kapsayacak şekilde genişletilmesinin planlandığı belirtiliyor.
Aynı kaynağın verilerine göre, 104 köy tamamen tahrip olmuş durumda ve yıkım oranı %100. 97 köyde yıkım oranı ise %80 ila %90 arasında büyük, 91 köyde ise %40 ila %80 arasında kısmi yıkım meydana gelmiş.
Kaynak: raseef22