“Mezar Kazıcı” adlı film, Al Jazeera tarafından hazırlandı ve 21 Ocak 2022 tarihinde yayınlandı. Film, Suriye rejiminin insanlığa karşı işlediği suçları gizleme ve gömme politikası üzerine Almanya’daki mahkemelerdeki başlıca tanığın ifadesini belgeliyor. İzleyiciye çarpıcı bilgiler ve özel tanıklıklar sunuyor.

Tanıklıkta, kimliğini açıklamayan “mezar kazıcı”, Suriye rejimine bağlı güvenlik şubelerinden kendisine gelen cesetleri gömdüğünü açıkladı. Çalışmaya Mart 2011’de başladı ve Ekim 2018’e kadar devam etti.

Başlangıçta kendisine ulaşan cesetlerin işkenceyle öldüğünü bilmediğini, bunların sokaklarda ölen kimselere ait olduğunu düşündüğünü belirtti.

Cesetlerin kendisine çürümüş halde ve üzerinde işkence izleriyle ulaştığını vurguladı; bu durumun, gördükleri nedeniyle yemek yemekten 3 güne kadar vazgeçmesine yol açtığını ifade etti.
Bir süre sonra, güvenlik şubelerinden cesetlerle birlikte belgelerin gelmeye başladığını, 8 çocukluk arkadaşını güvenlik şubelerinde öldükten sonra gömdüğünü doğruladı.
Ayrıca, cesetlerin üzerine tam ad yazılmadan numara veya harfler konulduğunu belirtti ve her nakil işlemi sırasında, Harasta Hastanesi’nin arka bahçesinden yaklaşık 300 cesedin cenaze nakil araçlarıyla taşındığını açıkladı.
Ayrıca, buzdolaplarından sokağa yayılan kokuların, oradan geçenlerin ne olduğunu ayırt etmesine neden olduğunu da anlattı. En az haftada bir kez, Saydnaya Cezaevi’nden ortalama 50 ceset taşıyan orta boy bir soğutucu kamyon geldiğini belirtti.
Gelen cesetlerin sayısının, ekli belgelerdeki sayıdan tamamen farklı olduğunu vurguladı; belgelerde 50 ceset yazarken, gerçekte 70 ceset ulaşıyordu.
Kutayfa’da yüzlerce 6 metre
Mezar kazıcı, çalıştığı mezarlığı da açıkladı; bu mezarlığın adı “Nijha” mezarlığıdır ve Şam’dan 44 kilometre uzaklıktadır.
Mezarlık, yaklaşık 4 metre yüksekliğinde bir duvarla çevrilidir ve cesetler her geldiğinde etrafında askerler bulunmaktadır. Toplu olarak gömülen cesetlerin yerleştirildiği büyük bir çukur kazılmakta ve bu çukur, mezarlık tamamen dolana kadar cesetlerle doldurulmaktadır.
Soruşturma, başkentten 22 kilometre uzaklıkta bulunan 4. Tümen’in karargahında yer alan bazı gizli mezarlıklara ulaşmayı başardı. Diğer bir mezar yeri ise Merj Sultan Askeri Havaalanı’nda bulunmakta ve Şam’dan yaklaşık 30 kilometre uzaktadır; bu bilgi, “Suriye’den Gerçek ve Adalet İçin” adlı kuruluş tarafından da doğrulanmıştır.
Mezar kazıcı, Şam’dan 50 kilometre uzaklıkta bulunan “Kutayfa” adlı bir mezarlığın varlığını da doğruladı.
Bu mezarlıkta, uzunlukları 50 ile 100 metre arasında değişen ve bazıları bu uzunluktan daha fazla olan çukurlar kazılmıştır. Cesetler, 6 metre derinliğinde bu çukurlara atılmaktadır.
Eski Halep Adli Tıp Başkanı Abdu’t-Tevvad Şehrur, adli tıp süreçlerinin tamamlanmasının ardından cesetlerin büyük kamyonlara konulup, siyah naylon torbalara sarılarak bilinmeyen bir yere nakledildiğini anlattı.
Cesetlerin incelenmesi işlemlerinin devrimden sonra değiştiğini, adli mercilerin cesetlerin incelenmesine katılmadığını ve bu işlemlere ilişkin belgelerin tamamlanmadığını vurguladı.
Soruşturma, mezar kazıcısının tanıklığında bahsettiği sıralama doğrultusunda, cinayetlerin arkasındaki birçok üst düzey subayın isimlerine ulaştı. Cesetler, Albay Mazen Semender ve Albay Eymen Hasan tarafından kendisine ulaştırılıyor, bunlara Genel Cerrah Amiral Ammar Süleyman tarafından denetim yapılıyordu.
Amiral Ammar, daha sonra general rütbesine terfi ettirilerek tıbbi hizmetlerin denetleyicisi olarak atanmıştır; o, Mahir Esad ve Ali Memlük’e bağlıdır.
Ayrıca, mezar kazıcısı, Amiral Ammar Süleyman’ın doğrudan Başkan Esed ile konuşarak emirler aldığını ve ona haberler ilettiğini duyduğunu belirtti. Beşar Esed, onu Suriye Cumhurbaşkanı’nın eski yardımcılarından biri olduğu için “amca” olarak tanımlıyordu.
Avukat ve insan hakları aktivisti Enver el-Bunni, mezar kazıcısının sunduğu tanıklığın birçok muammayı, özellikle de “Kaysar” fotoğraflarını yanıtlamada önemli olduğunu vurguladı.
Güvenlik şubelerinde ölen cesetlerin sayısı ve yayımlanan fotoğraflarla ilgili açık bir soru bulunduğunu; bu sorunun ise cesetlerin nereye gittiği ve nasıl yok edildiği olduğunu belirtti.
Ayrıca, “kazıcı”, cesetlerin nakil yöntemleri ve gözaltı ile öldürülme yerlerinden toplu mezarlara taşınma süreleri hakkında da bilgi verdi. Ancak hâlâ ulaşılamayan birçok kayıp ceset bulunduğunu ekledi.
Rejimin, bilinmeyen cesetlerin belirli mesafelerde 6 metre derinliğinde mezarlara atılmasını amaçlayarak bu tür mezarlar oluşturduğunu ve bunların sivil mezarları olarak kalmasını sağlamak için üzerlerinin toprakla örtüldüğünü ifade etti.

Aileler, tanıklıklar ve umutlar 
Suriye hapishanelerindeki tutukluların akıbetinin ortaya çıkarılması için çalışan aktivist Fedva Muhammed, eşi Abdülaziz el-Hayr ve oğlu Mahir Tahan’ın 2012 yılında tutuklanmasının ardından hayatının ne kadar zorlaştığını acıyla anlatıyor.
Diğer bir aktivist, 2012 yılında kaçırılan Eyhem Gazul’un annesi Meryem el-Halak ise, oğlunun geri dönmesinin, gerçekleşmesi zor bir rüya gibi olduğunu dile getiriyor.
Eski tutuklu, hapisteyken her gün beyaz araçların tutukluların cesetleriyle yüklü bir şekilde hapishaneden çıktığını pencereden gördüğünü belirtti.
Ayrıca, rejim tarafından çağrıldığını ve oğlunun ölüm belgesini teslim aldığını ifade etti. Oğlunun nerede gömüldüğünü sorduğunda, sorumlu Suriyeli subayın yanıt vermeyi reddettiğini ve yüksek sesle ona bağırdığını ekledi.
Mezar kazıcısının tanıklığı hakkında, Suriye subaylarına yönelik davanın savcısı Sebastian Scharmer, bireysel tanıklıkları doğrulamanın zor olduğunu belirtti ve savcılığın, mezar kazıcısıyla birlikte çalışan başka tanıkları aramaya devam ettiğini vurguladı.
Uluslararası Kayıp Şahıslar Komisyonu da kayıp şahısların ailelerini yanlarına gelmeye davet ederek, DNA örnekleri alacaklarını açıkladı. Bunun, gelecekte kaybolanları tanımaya yardımcı olabileceği umudunu taşıdıklarını belirtti.

 

Kaynak:  Al Jazeera

 

Kategori

Yazar

Yazıyı paylaşmak ister misiniz?